Burçin BIYIK & Merve EREM

twitter

.

.

En Çok Şukulananlar

İzleyiciler

Blogger tarafından desteklenmektedir.
23 Kasım 2014 Pazar


Bi şarkıda nakarat olalım
Tekrarlansın varlığımız
Silinsin kulağımızdan kirli kanımız

Bi şarkıda es olalım
Dursun bizi duyanlar
Belirsin önümüzde sarmalanmış ahtapotlar

Bi şarkıda anahtar olalım
Sağa kaysın notalarımız
Beşinci satırın altında kalalım

Bi şarkı olalım seninle
Adımızı gökyüzü koysunlar
Bizi gören herkes renklerle bulansınlar

15 Kasım 2014 Cumartesi

Bu saatler aşk saati.
Her şarkıda sevdiğini arama saati.
Ellerini..
Gözlerini..
Gülüşünü özleme saati.
Zor geçen günü hayaliyle bitirme saati.

Akrep ile yelkovanın işini hep aksattığı geçmeyen saatler.
"Acaba güneş işi mi bıraktı?" dedirten saatler.
Yastıkla yorganın sizi yataktan ittiği saatler.

Dönüp dururken güneşin camınıza iliştiği saatler.
"Ulan bugünde mi uykusuzuz" diye sızlandıran saatler.
Bir gün daha geçti diye sevindiren saatler. 
Sadece güzel sevenlerin bileceği saatler.
Yani en özel saatler.
27 Haziran 2014 Cuma
Bugün, gülüşü sıcak olanın doğum günü. Bugün, size baktığında sizi gülümsetenin doğum günü. bugün, buraların özü güzel-sözü güzel-kafası güzel-keyfi güzel kadının doğum günü.

Onunla içtiğinizde, rakı kadehte güzelleşir çünkü bilirsiniz rakı içmeyi bilen kadınlar rakıyı güzelleştirir.
Onunla dinlediğinizde kıymetli sanatçılar aklınıza misafir olur.
Bir koltukla Müzeyyen Abla oturur,
Bir koltukta Orhan Baba oturur.
Onunla yediğinizde yaprak sarma kendiliğinden sarılmıştır, mercimek köftesi marula koşar.
Onunla yürürseniz sokağın hayatını görürsünüz, değilse adımınızın altında ezilendir sokağın taşı.
Hayatın güzel yanıdır, güzel yanındadır.
Kalbi karnıbahar olanlardandır.
Vicdanı içine sığmayanlardandır.
İyilikten yana ne varsa, onun gülüşüne saklanmıştır.
Soluğu kırmızı bir kuştur, gülüşü süt mavisidir.
Tanıyan bilir.
Bir kez görseniz, çok şey için yeterlidir.
Yazılacak şeyler çok, fazla söze gerek yok.
Ben bir kez gördüm çok şey oldu :):):):);););)
İyi ki doğdun ruh ikizim nice yaşlara, nice yıllara, nice gülüşlere...
6 Mayıs 2014 Salı
Gel Alaaddin üç dileğim var.
cins'iyetimi al,
huzura erdir,
beni vur,

Başka türlü bitmeyecek beynimdeki inşaat.
Tüm fikirlerimi karadenizli arsacılara sattım.
Ki tanrı aşktan başlamıştı umutlarımızı asmaya.
Mutluluk diye tabir ettiğimiz hiç bir devrime izin vermedi
ve eli avuçtan sakındı.
Sabah, öğlen ve akşam
düzenli olarak,
günde üç öğün intihar ediyorum.
Aslında sana sair bir şeyler yazmak beyaz kağıtlara,
ya da yazmaya cesaret etmek,
Bir nevi suç duyurusu; ve ben kendimi ihbar ederken gözlerine,
yüreğinin hapishanesini yurt eyle bana.
seni çok müebbet özlüyorum.
Saçlarından yapılmış sıratın üzerinde durmaya çalışırken bedenim,
sen bunların hepsini boşver.
çok geç olmadan, 
hayatımdan sadece bir kere değil,
olabildiğince çok geç.

3 Mayıs 2014 Cumartesi
Bir dünya bırakın biz çocuk kalmışlara.
İçinde, paramparça aşklara inat.
Dönmekten vazgeçmeyen bir dolap olsun,
.....ve gökten inmeyen gökkuşağı.
Cinsiyetsiz renklerle oynaşan kuşlar ötüp dursun.
Pembesinden mavisine.
Annesinin; “yemek hazır” demesinden sonra
Acıktığını anlayan insanlar da olsun.
Olsun ki,
Mahremiyeti, masumiyetlerle besleyen kalplere baka baka
Ortalığı kutsal ruhlar doldursun.

Bir dünya bırakın yalnız kadınlara,
Bir sevişme ritüelinin sonunda,
Çocuklarını yatağın ortasında bırakıp gitsinler.
Henüz olgunlaşan duyu organlarıyla,
Ney’in enstrüman olduğunu bilmesinler.
Babalarının hatırına,
Eşekleri beklesinler.
Bütün ölümleri görsünler.
Ama hiç ölmesinler.

Bir dünya bırakın hala çocuk olanlara,
Onlar yağmuru çizsin sulu boyalarıyla.
Karlara pamuk yapıştırsınlar,
Ata bakan Ali’nin hakkında ileri geri konuşmasınlar.
El ele tutuşan “zürefa” portrelerini hayata geçirsinler.
Bırakın dünyayı çocuklara.
Gülsünler, eğlensinler,
İstedikleri gibi çekip çevirsinler.
En masum halleriyle,
En büyük küfürlerini etsinler.
Yaş dolumunda;
....yedi renkten en görkemlisine yerleşsinler.
16 Nisan 2014 Çarşamba
Ben sevmeyi bıraktığım zaman, hayat hep daha yeşil.
Gök mavi, yer gri, binalar beyaz ve bütün kapılar kırmızıdır.
Ben sevmeye başladığım zaman dünya hep daha küçüktür.
Sınırlar daha yakın, surlar daha acemi.
Uçmayı severim.
Ki tanrı bazı konularda benden daha astronottur.

Ben ölürüm,
Sevgilim kara çarşaflanır.
Tanrıya son sözüm şudur ki;
Ömrüm, yüz metre engelli şirk koşusunda birinci gelen sirk görevlisi kadar masumdur.

Mürekkep tükendi,
Anneler çocuklarını terk etti,
Tanrı anlayışsız çıktı
Ve bütün şehirler yağmalandı.

Bir kuş kanat çırptığında öldüm ben,
Kimse duymadı.

11 Nisan 2014 Cuma
Bir gün öldürdüğüm bütün papatyaların vebalini ödeyeceğim,
Bu zaman alacak, beni benden alacak,
Gülüşlerimi, düşlerimi ve hatta hayatımı alacak.
Mühim değil.
Tutunacak bir dalım dahi yoksa artık,
Hayatın elimden alınması acıtmaz.
Yaralamaz.
Kanatmaz.
Acı dediğin, mutluluğu tatmaz.
Tattırmaz.
Bağdaş kurup izlediğim insanların bunu fark etmemesi iyi,
Beni görmemeleri kötü,
Bana bakmamalar kötü,
Benden bi’haber olmalar iyi.
Gözümün dibinde olmaları,
Gözümün dibinde sevişmeleri.
Gözümün dibinde serinlemeleri.
Her şeyi ve her hallerini gözüme gözüme sokmaları
Bu hayatı siktir etme bahanelerinden en iyisi!


Biliyorum,
Umursamadıkça umursanır insan.
Biliyorum,
Kaçtıkça bulunursun ayak izlerinin bıraktığı lekelerden.
Biliyorum,
Sustukça büyürsün bu ülkede,
Konuştukça asılırsın.
Savundukça ölürsün.
Soyundukça kazanırsın.
Biliyorum,
İdam mahkumunun son dileğinde bekliyor ömrüm.
Biliyorum Tanrım,
Güzel bir başlangıcım olmasa da, mükemmel bir sonu hak ediyorum!

Hayallerimi sattığım gün çok zengin olacağımı söylemiştim
Fakat,
Bu dünyanın para birimi, öbür dünyada işler mi?
Emin değilim.
‘Zenginlik başa bela’ demişti gönlü fakirin biri.
Gönül zenginliği bütün günahlar silecekse,
Hayallerin de zenginliğin de..

İyisinden alabilir miyim

Bi duble?...
28 Mart 2014 Cuma
Bana gelirken kapatıyor dünyanın kaplarını,
Bense açıyorum tüm hayal pencerelerimizi.
Pembe gözlüklerimiz şöyle dursun;
En çok bir şeyler batırmayı seviyoruz;
Misal o gelirken güneşi batırıyor,
Bense kan kırmızı demlenmiş çaya bisküvilerimizi..
İkimizde farkındayız da dillendirmek büyük olay
O desen hep mahcup gibi hayata.
Beni sorsan, içimdekiler ağır, kalkmamakta..
Sana yapamadıklarım içimde kalıyor hep,
Seninle yapamadıklarım içimi kemiriyor.
Öpmeyi sevmem bilirsin sarılganımdır.
Yalnız bir sen öpmezsen alınganımdır.
Çoğu zaman hayata kırılganımdır.
Ah diyorum, bir kez daha gelsem.



16 Mart 2014 Pazar

Babamın eskilerimizi verdiği adamı gördüm bugün.
Bi köşeye pusup izlemiştim dizimi kanatan bisikletimin arabaya konuluşunu.
-ilk kan bağımız yokuş aşağı olmuştu-

Babamın anlarımızı verdiği adamı gördüm bugün.
Oysa ne yemekler yenmişti o masada
Kaç çilingir sofrasının kilitleri açılmıştı.

90'ları gördüm bugün
Ağaç evimi, asma altındaki koltuğumu, kumdan kalelerimi, uçan balonumu,
yedi kiremitte hep benim peşimde koşan arkadaşlarımı ve
kapı zilinin yerini tutan ses tellerimi.

Ben çocukluğumu gördüm bugün.

Pembe düşlerimiz olsun derken,
O çoktan kırmızıyı kendine mesken edinmişti bile.
Yine benimle ama insanoğlu ne zaman yetinmeyi bildi ki?
Her şeyi bırakıp gitmek için 'hadi' demesini bekliyorum.
İşte o zaman ellerimiz hep mutluluğa uzanıcak biliyorum.
Kısacası; Ben sana bakınca, içimde çiçekler açtığını gördüm.
              Ben sesini duyunca, bütün çiçekler sevilir sandım.



Hadi..